“PROJE TABANLI EĞLENCELİ SINIF YÖNETİMİ” NOBEL YAYINCILIK TARAFINDAN BASILDI

Yönetim Kurulu Başkanımız Doç. Dr. Hayal Köksal tarafından yazılan ve geliri Derneğimize bırakılan 18. kitabı Nobel Akademik Yayıncılık tarafından basılarak raflarda yerini almaya başladı. 20 Nisan 2022 tarihinde 350 sayfa olarak basılan kitabın Tanıtım ve Önsöz Bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. www.nobalkitap.com sayfasından ısmarlanabilecek kitap aynı zamanda; Alfa Basım Dağıtım, Arasta, Arkadaş Kitabevi, D&R Mağazaları, Dost Dağıtım, Ekip Dağıtım, Kida Dağıtım, Kitapsan, Nezih Kitabevleri, Pandora, Prefix, Remzi Kitabevlerinden istenebilir.

PROJE TABANLI EĞLENCELİ SINIF YÖNETİMİ

TANITIM

“Öğretmenini seven dersini de sever, sınıfta dersler eğlenceliyse; hem başarılı  ve üretken, hem de keyifli olur.”

Öğretmen eğitiminde hizmet öncesinin en önemli derslerden biri olan “Sınıf Yönetimi” için yazılmış, alışılmışın dışında bir kitap okuyacaksınız. Piyasada, özenle hazırlanmış, bilimselliği tartışılmaz yüzlerce ‘Sınıf Yönetimi’ kitabından çok farklı. Neden mi? Bu kitap, Proje-tabanlı öğretime gönülden inanmış ve son 20 yıldır derslerini bu yöntemle işleyen 45 yıllık bir eğitimcinin uygulamaları sonunda kaleme alınmış kaynak bir kitap. Uygulamaya dayalı olarak; her alandan, her sınıf düzeyindeki dersin nasıl eğlenceli hale getirilebileceğinin şifreleriini içeriyor. Derslerin drama, dans, oyun ve müzikle nasıl daha keyifli hale getirileceğini, proje yönetimine dayalı sunumların teknoloji desteğiyle ve fotoğraf/ video çekimleriyle nasıl MOOC’a dönüştürüp ölümsüzlüğe kavuşturulabileceğini neden ve niçinleriyle, yöntem ve vaka analizleriyle paylaşıyor. Kısacası;  öğrenmenin en iyi yönteminin “yaparak ve yaşayarak” olduğu inancıyla yol alıyor; aynen İmece’nin kaynağı olan Köy Enstitülerinde olduğu gibi…

 Bu kitabı okurken; sevgi ve eğlenceyle öğrenmenin ne denli önemli ve kalıcı sonuçlar doğurduğunu fark edeceksiniz. Başka çıkarımlar da olacak; Öğretmenin otoritesi yüzü gülüyor diye asla tükenmez, dersi eğlenceli işliyor diye de disiplin sorunu yaşanmaz. Önemli olan, öğretmenin meslek ve insan sevgisini, ilgi ve anlayışını öğrencilerine hissettirebilmesidir. Doğru söyleyip dürüst olmak, cezaya değil ödüle ağırlık vermek ve öğrenciye olan güveni göstermek, desteklemektir asıl olan. Bunlar olunca, sınıf oyun alanı, öğrenciler de bayram çocuğu gibi şen ve yaratıcı olur. Derse severek, isteyerek gelip keyifle üretip başarılı olurlar.

Haydi, hepimizin hayallerini gerçeğe çevirme vakti.  

……

ÖN SÖZ

Öğretmenliği dünyanın en özel mesleklerinden biri yapan şey, bence hedef kitlesinin ve uğraş alanının çocuklar ve gençler olmasıdır. Öğretmenler; anne ve babalarla omuz omuza vererek geleceğin liderlerini yetiştirirler. Aslında öğretmenliğe çoğunluk tarafından “kutsal” meslek denmesinin nedeni de bana göre bundan kaynaklanıyor. Hani “Cennet anaların ayakları altındadır.” ya, tıpkı onun gibi. Sizi doğurup büyütüp yetiştirene karşı nasıl yürekten bir yakınlık ve sevgi duyuyorsanız, öğretmene de hissettikleriniz bir bakıma benzer duygular, özellikle ilk öğretmeninize… Aile ortamından sonra, doğanızdan gelen özellikleri de dikkate alarak sosyokül-türel çevreniz içinde sizi yeniden yapılandırıp yönlendiren, geleceğe ve gelecekteki mesleğinize hazırlayan kişi öğretmen. Özellikle okul öncesi dönemde ve ilkokulda bireysel bakım, temel bilgi ve becerilerin kazanımı öndeyken, yaş büyüdükçe işlevselliği farklılaşıp bireyi gelecekte seçeceği alana hazırlayıp yaşamını en çok etkileyen profesyonellerden biri, belki de en önemlisi; öğretmen!

Tüm bu süreçleri yaşar ve yaşatırken öğretmenin kendi fiziksel ve ruhsal özelliklerinin yanında mesleği seçiş nedeni, bitirdiği okul ve aldığı eğitimler, kazandığı tüm mesleki yeterli-likler, geleceğe dair hayalleri ve idealleri, çalıştığı kurum ve idarenin yapısı da içinde olmak üzere hemen her unsur onu yapılandırıp “gerçek” bir öğretmen yapan özellikler. Doğal olarak bu durum sınıftaki öğrencilerini de doğrudan etkiliyor. Öğretmenin normal eğitim sürecinin yanında, zor zamanlarda özüne ve çevresine karşı gösterdiği tavır ve davranış da çok önemli. Doğal afetler, zorbalık ve şiddet, çatışma, savaş, göç kadar zorluğu yüreklerimize çöreklenip oturmuş olan pandemi de bu güç zamanlardan biri. Yeni sorumlulukların yüklendiği bu özel zamanlarda iyi yetişmiş ve dayanıklı (resilient) -Doğan Cüceloğlu hocanın anlatımıyla “yılmaz”- öğretmenler en az yıprananlar ve en çok da çevrelerine destek verenler.

Söz konusu çocuklar olunca, ailelerin okul zamanı yaklaştıkça en tedirgin ve araştırmacı oldukları konudur, okul ve öğretmen seçimi. Hemen hemen hepimizin deneyimlediği bir durumdur bu. Endişeler çocuğun mutlu, sizin de tatmin olmuş hissettiğiniz zamana kadar sürer gider. Hele duyarlı ve dikkatli bir veliyseniz gözünüz hep çocuğunuzun üstündedir. Her an tetiktesinizdir. Yarım asırlık bir döneme yaklaşmakta olan eğitimciliğimin beşte üçü öğretmen yetiştiren kurumlarda, eğitim fakültelerinde geçti. Ondan önceki on yıllık dönemde de zaten ortaokul ve lise düzeyinde öğretmenlik yaptım. Anne ve babaların neler düĢündüğünü, nasıl hissettiğini biliyorum. Ancak madalyonun öbür tarafında duran ve ebeveynlerin karşısındaki hedef gibi algılanan, aslında çocuklarının geliĢimi için hep onların desteğinde ve ya-nında olan öğretmen tarafından da bakmakta yarar var.

Öğretmen de bir insan. Hem de çocuklarla çok yakından ilgilenmek gibi zorlu bir görevi gönüllülükle üstlenip bu uğurda yıllarını eğitim almakla geçireceği ve yaşam boyu öğrenci olması gerektiğinin bilincinde ileri yaşında bile kendini geliştirmeye devam eden, çok değerli bir meslek erbabı. Değişip duran Türk Millî Eğitim Sistemi bünyesinde, hangi “Öğretmen Yetiştirme” modelinin içinde, hangi öğretmen yetiştiren kurumdan mezun olduğunun yanı sıra kendi yapısından, aile ve çevresinden getirdiği bireysel özellikleri var. Ayrıca rüyalarını süsleyen mesleki hayalleri ve idealleri de.

Mesleğimizin kutsiyetine inanmış ve yıllarca pedagojik formasyon dersleri vermiş bir eğitim bilimci olarak öğretmen adaylarının yüreğimdeki yeri çok özel. Binlerce öğretmen adayını farklı coğrafyalarda, farklı kurumlarda yetiĢtirme fırsatım oldu. Sadece hizmet önce-sinde değil, hizmet içi eğitimler ve projeler yoluyla da yanlarında oldum, gözlerinin içine baktım, ellerini tuttum, sırtlarını sıvazlayarak moral ve destek vermeye çalıştım. Kendi eğitim sürecimden ruhuma iĢlemiş güçlü bir inancım vardır: “Öğretmenini sever ve sınıfta eğlenerek öğrenirsen hem daha baĢarılı hem de daha mutlu olursun”. Öğretmen adaylarıyla çalışırken de benzer durumlara sıkça tanık olunca hizmet öncesinin en önemli derslerden biri olan “Sınıf Yönetimi” için alışılmışın dışında bir kitap yazmak istedim. Yurt içi ve yurt dışında özenle hazırlanmış, bilimselliği tartışılmaz yüzlerce “Sınıf Yönetimi” kitabı var. Benim yazacağım kitabın öğrencilerimle birlikte yol alarak hazırlanması ve kitabın içeriğinin keyifle, ekiple, imece yöntemiyle ve eğlenerek üretilmesi çok önemliydi, öyle de oldu. Proje tabanlı öğretime çok inanmış biri olarak zaten yirmi yılı aşkın bir süredir derslerimi hep o yöntemle işliyorum. Skeçler oynayıp şarkılar söyleyerek, bulmacalar çözüp zamanı yönetmeyi öğrenerek, bazen sınıfta top oynayıp dans ederek ama projeye dayalı sunumları mutlaka fotoğraf ve video çekimleriyle ölümsüzleştirerek ve de teknoloji desteğini alıp sınıfı yönetmeyi uygulamalı olarak yol aldım yıllardır; öğrenmenin en iyi yönteminin “yaparak yaşayarak” olduğuna olan büyük inancımla. Aynen köy enstitülerinde olduğu gibi…

Bu kitabı okurken sevgi ve eğlenceyle öğrenmenin ne denli önemli ve kalıcı olduğunu fark edeceksiniz. Öğretmenin otoritesi yüzü gülüyor diye asla tükenmez, dersi eğlenceli işliyor diye de disiplin sorunu yaşanmaz. Önemli olan, öğretmenin meslek ve insan sevgisini, ilgi ve anlayışını öğrencilerine hissettirebilmesidir. Doğru söyleyip dürüst olması, cezaya değil, ödüle yönelik olması ve öğrenciye olan güvenini göstermesidir asıl olan. Bunlar olunca sınıf bayram yeri, öğrenciler de bayram çocuğu gibi şen ve yaratıcı olur. Derse severek, isteyerek gelir keyifle üretip başarılı olurlar. Haydi, hayallerimizi gerçeğe çevirme vakti. Hepimize kolay gelsin.

Doç. Dr. Hayal Köksal
1 Şubat 2022, İstanbul

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir